Bana ne öğrenmem gerektiğini söyleyecek biriyle daha karşılaşmadım.Çünkü henüz hiç kimseye doğduğumdan bu zamana kadar neyi öğrenmem gerektiğini sormadım.Zaten neyi öğrenmem gerektiğini başkalarına sorsam herkes kendi özelliklerine göre bir görüş belirticekti.Çünkü ona göre onun doğrusu öyledir.Ama şuan acayip bir hızla ilerleyen teknolojiye ayak uydurmanın maliyeti gün geçtikçe artıyor.
Hele 13-17 yaş arasındaki çocuk ve gençlerin akıllarını kaybetmelerine bile neden olabilieceğini düşünüyorum.Ve bu gençler güncel olaylardan ve teknolojiden etkilenip hergün yenilenen hayatta hangi mesleği seçeceğini şaşırıyorlar.Herkese ben neyi öğrenmeliyim gibi sorular sorarak gelecekte ne olmak istediklerini bulmaya çalışıyorlar.Örneğin benim en çok karşılaştığım soru ise kendi alanımda olduğu için hangi programlama dilini öğrenmeliyim gibisinden sorular.Bu soruya genellikle verdiğim cevaplar ne istiyorsan onu öğren diyorum.Çünkü kişi ne istediğini bilmeden bir iş yapmaya kalkışırsa hiçbir işi yapamaz.
Benim benimsediğim tarz ise sakıp sabancının bir sözünden sonra beynime yerleşti.Hayata başlarken bu sözü öğrenmem gerçekten şu anki konumumu etkiledi ve geçmişe baktığımda işe yarar bilgiler öğrendiğimin farkına vardım.Bunu zamanla daha iyi göreceğiz.O benimsediğim söz ise “İstediğin herşeyi yap, ama birşeyi iyi yap!” bu felsefeden yola çıkarak istediğim herşeyi öğrendim,öğrenmeye çalıştım.Ama birşeyi iyi öğrenmek için ayrı bir çaba gösterdim.Ve şuanki yaptığım iş’te çok rahat çalışabiliyorum.Çünkü diğer öğrenmek istediğim şeyler,her konuda fikir sahibi olmamı sağlıyor.Ama malum hergün yenilenen hayat ve inanılmaz hızla ilerleyen bir teknolojiden bahsettik.O yüzden size önerim her zaman güncel kalmanız ve paslanmamanız.
Ayrıca hayatta ne yapmak istiyorsanız elinizden geldiğince yapmaya çalışın.Bu söz genç yaşta size ne kadar bayat gelsede 35-40 yaşına geldiğinizde hatta yaşlandığınızda çok daha tazeliğe kavuşacaktır.Ama siz şimdiden taze tutarsanız ilerde bırakın bayatlasın çünkü siz istediğinizi yapmış olacaksınız.
“İstediğin herşeyi yap, Ama birşeyi iyi yap.”
Söz gerçekten güzelmiş. Her ne kadar insanın hayatta en az 2 şeyi iyi yapmasını düşünsemde 🙂
32 yaşında bilişim öğretmeniyim. Liseden beri programlama ile ilgileniyorum.
Zaten programlarımı sitemde de inceleyebilirsiniz.
Basic, Delphi ve PHP ile uğraştım genellikle. Bana da kimse şunu öğren, bundan uzak dur demedi. Piyasada ne çok tutuluyor ise onunla ilgilenmeye çalışıyorum. Ama C# ve Java ile çok az ilgilendim.
Son zamanlarda da blender ile uğraşıyorum. Açık kaynak ve ücretsiz olması ilgimi çekiyor. Ayrıca bir şeyi öğrenmek istiyor ise ve onda iyi olmak istiyor isek kaynak da iyi olmalıdır. İnternette Türkçe kaynak çok az. Demek ki İngilizcemiz olmalı. Ben hayat boyu aynı programlama dilinde takılı kalmamaktan yanayım. Yani programcı zaman ilerledikçe modernize olmalı. Kendini programlamadan soğutmamalıdır.
Ayrıca en önemlisi kararlı olmaktır.Eğer neyi öğreneceğine karar veremiyorsan başarılı olma ihitmalin çok düşüktür.
Bence bilgisayar konusunda en önemli şey algoritma mantığını anlamaktır. Sonuçta herşey aynı dizi mantığı pascal içinde aynı php içinde asp içinde delphi içinde vs.vs. Javada dahi aynı ama sorun şu adam neyi nerede kullanacağını bilmiyor sonuca nasil ulaşacağını bilmiyor, ve en önemlisi bir dil öğreneceği zaman sadece örnekleri okuyup kopyala yapıştır yapıp geçiyor. Demiyor ki bende yapmaya calisayım yada kendine bir proje belirleyip bu projeyi bitirene kadar araştırmamı denemelerimi bırakmayacağım demiyor azim lazım 🙂 herkese nasip olur inşallah.
Herkes için biraz zor tabi ama zamanla herkes anlayacaktır.
Yazıyı okuduktan sonra şunu örneklemek istedim. Bir sinema yönetmeni hem oyunculuktan, hem kurgudan, hem kameramanlıktan, hem ışıkçılıktan, hem ses sistemlerinden, post productiondan ve özel efektlerden anlaması gereken kişidir.
Mesleğinde iyi bir yönetmen bazen o uzman kadar ne istediğini nasıl elde edeceğini planlayabilir.
Sizin verdiğiniz örnek bir çlaışan için sonuna kadar haklı bir mottadır. Ancak yönetici olma ideali olan kişilerin çok geniş ufuklu tabiri caizse alanıyla ilgili tüm cambazlıkları biliyor olması, aldatılamaması ve uzman olması beklenir.
Devam edelim, artık bilimsel enstütülerde bile çoklu disiplinli model kuruluyor. Ne demek bu? Eskiden yüksek fizik çalışmaları yapan bir parçaçık fizikçisinin buluşları kendisini ilgilendirirdi veya sürekli genetik kod değiştiren virüsler biyologların işiydi.
Şimdi ise bilimadamları birbirlerinin konferanslarına katılıyorlar. Böylece benchmarking ile farklı disiplinlere ait bulgu ve teoremleri kendi alanlarına uyguluyorlar.
Son on yılda yaşanan büyük gelişimin sırrı bu. Özellikle nanoteknoloji ve biyomimik malzemeler üretiminde (canlıları simule eden malezemeler) biyologlar, oşinografi uzmanları, fizikçiler, kimyacılar hatta bilgisayar elektronik dehaları birlikte çalışıyor. Çünkü bir deniz kabuklusunun kabuk sisteminin çözülmesi tüm sanayi de devrim yaratabiliyor.
Dolayısyla ülkemizde uygulanan eğitim çok yönlülüğü vermeyi hedeflese de öğrenme aşkını çok öne çıkaramıyor. Deneysel öğrenme bilimsel metodoloji sınıfta oturarak elde edilemez.
İş dünyasında da risk almayan öğrenemez.
Son bir örnek vererek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Ford ilk arabasını ürettikten sonra, bu zahmetli işi nasıl yüzlerce araba için uygulayacağını bulamamış. Otomotiv sektörünün doğduğu o günlerde bir kasap / mezbaha gezisinde tesadüfen bir üretim bandı görmüş. Kesilen hayvanlar banttan geçiyor ve her işçi bir parçayı ayırıp işliyormuş.
O anda neredeyse yüz yıldır sanayiyi ayakta tutan üretim bandı modelini kavramış ve hemen otomobilleri bir kayan bant sistemi ile seri üretime başlamış. Bugünkü medeniyetim de böyle vücut bulmuş.
Çok yönlülüğe açık bir zihin karşısında durulamayacak bir zeka üretir. Bu hem yaratıcı, hem yenilikçi ve diğerkam bir zekadır.
Bu Otomotiv örneği çok hoşuma gitti bilgileriniz için teşekkür ederim.